Get Free Consultation!
We are ready to answer right now! Sign up for a free consultation.
Hata: İletişim formu bulunamadı.
I consent to the processing of personal data and agree with the user agreement and privacy policy
We are ready to answer right now! Sign up for a free consultation.
Hata: İletişim formu bulunamadı.
I consent to the processing of personal data and agree with the user agreement and privacy policy
MÜSİAD Isparta Şube Başkanımız Sayın Salim Nuri Güntaç
81 ilden şube başkanlarımızla birlikte Terörsüz Türkiye Buluşması Başkanlar Toplantısı için Diyarbakır’ daydı.
Toplantının ardından yapılan basın açıklaması:
MÜSİAD’DAN TERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİNE TAM DESTEK: DİYARBAKIR’DAN KALKINMA VE KARDEŞLİK ÇAĞRISI Anadolu’nun kadim şehri, aziz Diyarbakır’ın güzel insanları; kıymetli kardeşlerim, değerli basın mensupları,Sizleri, 14.000’i aşkın üyemiz, yurt içinde 84, yurtdışında ise 100 şube ve temsilciliğimiz adına en kalbi duygularımla, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.Bugün burada, peygamberler ve sahabeler şehri, medeniyetimizin kadim kalesi, kerpiçle irfanın yoğrulduğu Diyarbakır’da, sizlerle birlikte olmanın derin heyecanını ve onurunu yaşıyoruz.MÜSİAD ailesi olarak bir geleneğimiz vardır: Her yeni dönemin muhasebesini yapmak ve gelecek vizyonumuzu şekillendirmek üzere, Türkiye’nin dört bir yanındaki şube başkanlarımızla bir araya geliriz. Bu buluşmalar, bizim istişare meclisimizdir, ortak aklımızın tecelli ettiği yerdir. Bu toplantılarımızı genellikle İstanbul’daki Genel Merkezimizin çatısı altında gerçekleştiririz.Fakat bu kez, kurum içi istişarelerimizde önemli bir karar aldık. Biliyorduk ki, sadece MÜSİAD değil, aziz milletimiz ve cennet vatanımız da yeni bir dönemin eşiğindeydi. İşte bu yüzden, bu tarihi eşikteki en önemli buluşmamızı ve yeni dönem başlangıcımızı İstanbul’da değil, medeniyetimizin kalpgahı olan Diyarbakır’da yapmanın; bu topraklara vefa borcumuzu ödemenin ve bir ihya seferberliğini tam da buradan, bu mübarek topraklardan başlatmanın manevi bir sorumluluk olduğuna yürekten inandık.Kıymetli Dostlar,Türkiye, yarım asra yakın bir süredir sadece bir güvenlik sorunuyla değil; birliğimizi, dirliğimizi, kardeşlik hukukumuzu ve ortak geleceğimizi dinamitleyen bir fitneylemücadele etti. Bu kirli mücadele, toprağa verdiğimiz aziz şehitlerimizin canını bizden almakla kalmadı; aynı zamanda bu bereketli coğrafyanın kalkınma umutlarını, milletimizin refah hayallerini ve en acısı, ciğerparelerimiz olan çocuklarımızın geleceğini de hedef aldı.Fakat hamdolsun bugün, milletimizin sarsılmaz feraseti, devletimizin dirayeti, güvenlik güçlerimizin emsalsiz fedakarlığı ve bölgemizde yükselen o güçlü sağduyu sayesinde tarihi bir kavşağı geride bırakıyoruz. Terör örgütünün silah bırakması ve kendini lağvetmesi, yalnızca bir örgütün tükenişi değil; asırlardır ilmek ilmek ördüğümüz kardeşliğimizin, akrabalığımızın, yoldaşlığımızın yeniden dirilişinin de müjdesidir.Unutmayalım; Biz tek bir milletiz… Bu necip halk, bu topraklarda bin yıldır sadece komşu olmadı. Birbirine kız verdi, oğul aldı; dünür oldu, kirve oldu. Hepsinden öte, aynı safta can yoldaşı oldu. Aynı sofra etrafında halkalandı, aynı taziyede omuz verdi, aynı hilal uğruna birlikte şehadete yürüdü. Biz, kaderi bir, kıblesi bir, tarihi bir milletiz. Aramıza nifak tohumları ekmeye çalışanlar, bizim medeniyetimizin harcını karan bu bağların derinliğini ve kudretini asla anlayamadılar. İşte bugün terörün bitişi, bu kardeşliği hedef alan karanlık senaryoların da ebediyen çöküşüdür.Elbette bu son, kendiliğinden gelmedi. Bu başarı; Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde tecelli eden siyasi iradenin, devlet aklının sabırlı ve kararlı stratejisinin, toplumumuzun vicdan sahibi kanaat önderlerinin gayretlerinin ve en önemlisi, bu aziz milletin bir bütün olarak gösterdiği metanetin ortak eseridir. Bu zafer, tek bir kesimin değil, 85 milyonun tamamının ortak zaferidir.Bir an düşünelim… Bu ihanet şebekesi olmasaydı, bugün Türkiye nerede olurdu?Hesaplar ortada. Ülkemizin bu mücadelede doğrudan ve dolaylı olarak harcadığı kaynak 2 trilyon doları aşıyor. Bu rakam, basit bir ekonomik maliyet değil; ertelenen hayallerin, gasp edilen umutların, Cizre’deki, Yüksekova’daki tarlasına tohum yerine korku ekmek zorunda kalan çiftçinin ahının bedelidir. Bu rakam, o bereketli topraklardan fışkıracak zenginliğin, sadece bölge insanının değil, bütün bir milletin sofrasından çalınması demektir. Urfa’ya sınır Gaziantep şehrimiz gelişmişlik düzeyinde ilk 30 da iken hemen ötesinde ne olmuştur ki Urfa ilk 60’a bile girememiştir.Düşünün, bugüne dek harcanan kaynaklarla, bu topraklara yüzlerce GAP ayarında proje inşa edebilir; Fırat’ın ve Dicle’nin bereketini sadece tarlalara değil, fabrikalara ve yeni istihdam kapılarına dönüştürebilirdik. Bugün ülkemizin Gayrisafi Yurt İçi Hasılası 3 trilyon dolarıaşabilir, kişi başı milli gelirimiz ise 30.000 dolar seviyesinin üzerine çıkabilir, ülkemiziharcanan bu devasa kaynakla dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına taşıyabilirdik.Bu analiz, bir karamsarlık vesikası değildir. Aksine bu tablo, Türkiye’nin gelecek yüzyıldaki en büyük büyüme hamlesinin başlangıç noktasını, en büyük saklı hazinesinin yerini işaret eden bir yol haritasıdır.Peki, bu ağır maliyetin ardından bölgenin mevcut fotoğrafı nedir? Rakamlar, bize hem yaraların derinliğini hem de potansiyelin büyüklüğünü net bir şekilde gösteriyor:* Şöyle ki; Bölge, ülke ekonomisinin genelinden stratejik bir kopuş yaşamaktadır. Ürettiğimiz her 100 liralık milli gelirin neredeyse sadece 5 lirası bu topraklardan çıkarken; sanayi üretimindeki payı yüzde 3’ün, ihracattaki payı ise yüzde 1,4’ün altına inmiştir. Bu, bölgenin üretim omurgasının zayıfladığını ve küresel rekabetten fiilen tecrit olduğunu göstermektedir. Bu tablo, bir kader değil, çözülmesi gereken yapısal bir sorundur.* Diğer yandan; Bölgenin en büyük ikilemi Bereket ve atalet paradoksudur. Bu topraklar, Mezopotamya’nın kalbinde yer almasına rağmen, tarımsal üretimdeki payı potansiyelinin çok altında, yüzde 13 seviyesinde kalmıştır. Daha da önemlisi, bölgemiz paha biçilmez bir genç nüfus hazinesine sahipken, bu demografik fırsat, istihdam kapılarının darlığı nedeniyle bir göç ve işsizlik sarmalına dönüşmektedir. Ülke genelinde işsizlik yüzde 9-10 seviyesindeyken, bu illerimizde oranın yüzde 25’lere tırmanması, her dört gencimizden birinin umudunun ötelenmesi demektir. Bu, sürdürülebilir bir durum değildir.Artık bekleme değil, şaha kalkma vaktidir! Bu devasa kaynağı, teröre karşı savunmada değil, kalkınma için taarruzda kullanma vakti gelmiştir. Biz bu tabloya bir kayıp olarak değil, doldurulmayı bekleyen devasa bir potansiyel, uyandırılmayı bekleyen bir cevher olarak bakıyoruz.Değerli Misafirler,Bugün açılan bu yeni kapı, sadece Türkiye için değil; Irak, Suriye ve tüm komşu coğrafyamız için de bir umut ışığıdır. Ve bu yeni dönemde Türkiye, yegâne gücünü yine kendi evlatlarından, yani Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, Laz’ıyla tek yürek olmuş aziz milletinden alacaktır.İşte bu tarihi dönemeçte, MÜSİAD olarak bir sorumluluk üstleniyor ve buradan tüm Türkiye’ye bir çağrıda bulunuyoruz: Başta iş dünyamızın diğer kıymetli çatı kuruluşları olmak üzere, tüm sivil toplum örgütlerimize, sendikalarımıza, odalarımıza sesleniyoruz: Gelin, terörsüz Türkiye vizyonunu sadece izleyenler olmayalım. Gelin, bu vizyonun mimarı, birer ihya neferi olalım. Gelin, bu tarihi sorumluluğu birlikte omuzlayalım.Biz MÜSİAD olarak üzerimize düşeni yapmaya hazırız ve ilk adımı buradan atıyoruz:1. 2. 3. 4. 5. Vakit kaybetmeden bölgedeki şubelerimizle birlikte, ekonomik ve sosyal kalkınma için özel bir çalışma grubu kuracağız ve bugünden itibaren sahada olacağız.Bölge illerdeki tüm Ticaret ve Sanayi Odalarıyla, Organize Sanayi Bölgeleriyle ve Tarım Kooperatifleriyle yakın ilişkiler tesis ederek sanayi ve tarım alanında kalkınma adına hızla sonuca gidebileceğimiz alanları belirleyeceğiz.MÜSİAD bünyesinde kurduğumuz Müstakil Girişim Sermayesi Fonu ile bölge özelinde girişimcilik ekosistemine destek vereceğiz.Bölgenin potansiyel arz eden ve kalkınmasında lokomotif etkisi yapacağına inandığımız tarım, turizm ve ticaret başta olmak üzere öncelikli sektörlere ilişkin 16 sektör kurulumuz iş geliştirme çalışmalarına başlayacaktır.Bölgenin en büyük gücü olacak gençlerin istihdamını sağlamak ve eleman ihtiyacı duyulan sektörlere ilişkin meslek liselerini merkeze alarak, bölge şubelerimizle beraber hamilik programları tasarlayacağız. Bu bölgelerdeki her bir yatırım, her bir fabrika bacası, sadece bir istihdam kapısı değil; aynı zamanda birliğimize ve kardeşliğimize vurulmuş bir mühür olacaktır.Son olarak tekrar vurgulamak isterim ki, bu süreç bir son değil, şerefli bir yeniden başlangıçtır. Bu süreçte sorumluluk üstlenen tüm tarafların, milletimize verdikleri söze sadık kalacaklarına ve bu topraklara huzurdan başka bir vaatte bulunmayacaklarına olan inancımız tamdır. Biz MÜSİAD olarak, bu sürecin sivil hayattaki en büyük takipçisi ve destekçisi olmaya devam edeceğiz.Çünkü biliyor ve inanıyoruz ki, bizim medeniyetimizin mayası sağlamdır. Bu, Sultan Alparslan’ın Anadolu’ya ektiği tohumun, Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’e taşıdığı adalet sancağının, Çanakkale’de omuz omuza şehadete yürüyen dedelerimizin ortak mayasıdır. Bu maya, bizim ortak geleceğimizin en büyük teminatıdır.Bu vesile ile, Türkiye’nin dört bir yanından bugün Diyarbakır’a gelen ve tüm Türkiye’ye uzanan bu kardeşlik iklimini bizimle teneffüs eden şube Başkanlarıma ve siz kıymetli basın mensuplarımıza teşekkür ediyor ve sözlerime bu toprakların yetiştirdiği mümtaz şairlerimizdenCahit Sıtkı Tarancı’nın dizeleriyle son vermek istiyorum; Memleket İsterimGök Mavi, Dal Yeşil, Tarla Sarı olsun;Kuşların Çiçeklerin Diyarı Olsun.Memleket İsterim Ne başta dert ne gönülde hasret olsun;Kardeş Kavgasına bir nihayet olsun.Hepinizi saygıyla selamlıyorum…
